2 Haziran 2014 Pazartesi

Geç Gelme Sorunu!


Yazının başlığını görüpte yanlış anlamayalım lütfen! Bu sadece sorumsuzlukla ilgili bir yazı. İş disiplini diye bir şey vardır, bilirsiniz. Bu hemen bütün iş yerlerinde vardır ama bazı insanlara dizgin vurulamaz, bu özgürlüğe düşkün olduklarından değil kendini bilmezliktendir, ukalalıktandır. Sen işe başlarken sana bu saat aralıklarında çalışacaksın derler kabul edersin. Hele hele bu iş başvurularında çok ihtiyacı olanlar, ne iş olsa yaparımcılar işte onları işe almayacaksın, seni pişman ederler, en uzun çalışanının ömrü 1 aydır. "Abi borç dert içinde yüzüyorum, düşkünüm, bitkinim" diyorsa bir tekme de sen vuracaksın, "siktir"i basacaksın.

Kalkamaz, uyanamaz, bir gün bir şey başına gelir, ertesi gün başka bir şey. Adamın bahanesi bitmez. Bir gece müdürüm vardı bundan bir kaç sene önce, derdi ki "bahane göt gibidir, herkeste bulunur" bu adam aynı zamanda turizm lisesinde öğretmendi, geceleri de bu şekilde çalışırdı, hem öğrencilerine vaktini ayırır hem bize ve hep zamanında gelirdi, zamanında giderdi. Bazı insanlar iki işi bir arada yürütebilirken, bazıları neden bir tanesini eline yüzüne bulaştırırki...?

Bizim bir bellboy var, iyi çocuk ama bir türlü iş disiplinini kavrayamadı, bir türlü zamanında gelmeyi öğrenemedi. Beni etkileyen bir şey yok, ama bizim ön büro müdürü devamlı bana onu sorunca ister istemez sinirleniyorum. Devamlı ben onu arayıp uyandıramamki, beni siz mi arayıp uyandırıyorsunuz, kalkıp geliyorum işime gücüme, ona göre uyuyorum, ona göre yapacağım işlerimi yapıyorum. Tabi onun geç gelmesi, 10-15 dk yı kar sayması hiç umurumda değil, bunu  müdüre de söylüyorum "beni siz mi uyandırıyorsunuz? herkes  sorumluluğunu bilsin" diye. Müdür sanki çok mu esnek, o da sabahları en az yarım saat takar. Ama akşam çıkarken, patrondan ya da genel müdürden izin alır "gidebilir miyim" diye, çık git ulan sana kimsenin bir şey dediği yok, hatta tam gidecekken patron falan geliyorsa, dışarıdan gördüyse, koşar geri içeri. Ne kadar çocukça, cahilce... Kimsenin kıçını yalamaya gerek yok, patron ya da üslerin yanında değiller diye de bokunu çıkarmaya gerek yok.

Geç gelme sorununu yatak dışında yaşarsanız, işte o zaman sizin için sorun olur!

1 Haziran 2014 Pazar

Zamanın Kumları


Saat 00:00 yine bir mesai başlarken ben kendimi hazır hissedip hissetmediğimi bilmiyorum. Zamanın nasıl geçeceğini önceden hiç kestiremediğim bir gündeyim her zamanki gibi. Muhtemelen çabucak geçecek ta ki 07:00`a kadar, ondan sonraki süreçte o 1 saat bitmez oluyor. Ayrıca aynı şeyleri yapmaktan da sıkıldım, aynı insanları görmekten özellikle bir bunaltı geldi. Farklı müşteriler geldiğinde en iyi huylularından, işte o zaman tadından yenmiyor.

Bugün Hamiyet geldi otelimize, hani şarkıcı olan, 1 gece kalacak. İyi bir kadına benziyor, tabi her ünlü de olduğu gibi bazı kaprisleri oluyor. Programı varmış bugün. Yanında da bir homoseksüel arkadaş var bilmiyorum neyi oluyor. Double yataklı bir odada kaldıklarına göre bir zararı dokunmayacak, kız kıza yatacaklar gibi geliyor bana. Yalnız çok yiyor bence o yüzden de kilo alıyor, 2 saatlik programdan önce 1 kıymalı kaşarlı pide, program sonrası yarım kokoreç yediğine göre. Afiyet olsun bizi ilgilendirmez...

Pek bir sakin geçti gecemiz. Daha öncekiler gibi bir hareket yoktu. Bugün o malum konulara da girmedik, bu arada ben bahsetmemiştim size o malum konulardan. Bizim malum konularımız gece boyunca gelecekle ilgili kaygılarımız ve düşüncelerimizden geçiyor. Ne yapacağız gelecekte? Ömrüm boyunca bir resepsiyonist olarak kalamam diye düşünüyorum, yükselmek anlamında değil bizim sohbetlerimiz. Bizim sohbetlerimiz "kendi iş yerimizi nasıl açarız?" hakkında. Konuşuyoruz sürekli, biz çalışıyoruz ama parayı patron kazanıyor, çalışan biziz. Neden biz çalışan bir patron olamayalım? Hiç bir sebebi yok! Yatırım için bir miktar paraya ihtiyacımız var, hepsi bu! Ancak en önemli konu da bu. Mesleki ve kültürel yeterlilik açısından patrondan 10 kat daha üstün olduğumu düşünüyorum, belki ticari açıdan da öyle çünkü satış ve pazarlamayı da yapan benim, sadece yatırım için paraya ihtiyacım var.

Bu asgari ücret veya biraz fazlası insanlara maaş olarak veriliyor, insan da para kazandığını zannedip hiç bir halt yapmıyor yerinde saymaktan, hatta biraz harcama yapmışsa geriye doğru gitmekten. Oysa ki maaş çok saçma bir şey, haftalık ücret daha mantıklı, insan hayatı bu kadar kısayken, bir ayın sonunu beklemek...

Zaman elimizden akıp giden kum tanecikleri gibi, biz sadece düşecek bir sonraki taneciğe ve daha önce düşmüş olanlara kafa yorarken, o akan kum taneciklerini izlemekten mahrum yaşıyoruz.

Bir şeyler yapmak lazım, hem de HEMEN!

31 Mayıs 2014 Cumartesi

Eyvah Müşteri Geldi!


Türkiye de 3 vardiya 8 er saat çalışıyorsanız, muhtemelen 3 kisisinizdir ve içinizden biri izin kullandığında diğer ikisi 12 şer saat çalışmak zorundadır. Yine 12 saatlik bir mesai sonrası anlatacaklarım oldukça birikti.

Otele girer girmez bir yoğunluk karşıladı beni, yoğunluk dediysem sakın yanlış anlamayın öyle her hangi bir yoğunluk yok 2 kişi vardı resepsiyon deskinin önünde ve bizim elemanda acayip bir heyecan, 5 tane pasaportta masanın üzerinde duruyordu girilmeyi bekleyerek. Pasaportta girdiğimiz pek bir bilgi yoktu Uyruk,Seri No, İsim Soyisim, Doğum Tarihi dışında. Bekleyen İki misafir Booking.com dan rezervasyon yaptırmış ama tek başına 3 tane ayrı rezervasyon yaptırmış onu çözmeye çalışıyorlar, Booking`i aradılar neyse iptali geldi ve olay çözüldü derken 2 tane oda boşa çıktı, tabi bizimkinin götü tutuştu otel dolu demişti çünkü patrona. Sonra bir kişi daha geldi ben şimdi çıkacağım bu gece kalmayacağım konuştuğumuz gibi yarım gün ücreti yapalım diye, boş oda sayısı oldu 3, ardından orada rezervasyonu bulunan bir bayan vardı, aldım numarasını aradım;
İyi akşamlar ben .... otelden ... Hülya Hanım ile mi görüşüyorum
-Evet buyurun
-Kaç gibi giriş yaparsınız, onun için aramıştım?
-Maalesef gelmeyeceğim ben
-Keşke daha önce bizi arasaydınız efendim.
-Siz niye aramadınız bu saate kadar?
-Peki teşekkürler, iyi akşamlar... (İşte bu son cümlenin içinde bu kadının yaptığı ukalalığa karşı, içimde binbir küfrün ortaya çıktığı bir durum vardır. Orospu!)

Sonra bizim diğer eleman aynı zamanda önbüro müdürümüz çıktı gitti, baktım ki ortalık acayip sakin, kalabalığı yapan, paniği yapan oymuş.

Bir müşteri geldiğinde heyecan yapmaya gerek yok, oraların kralı sensin dostum, sen ne dersen müşteri ona inanmak zorunda, bu yüzden aklına gelen bütün destekli yalanları söyleyebilirsin, tabi bu durum kişiden kişiye değişir, daha önce bahsettiğim müşteri ve misafir ayrımı gibi.

24 Mayıs 2014 Cumartesi

Bir Dilim Tiramisu

Bugün saat 20:00 de başladım işe, yani 12 saat çalışacağım. Toplam 3 kişiyiz resepsiyon bölümünde 1 kişi sözde önbüro müdürü bizden bir farkı yok maaşı dışında, bizim yaptığımız işin aynısını yapıyor, gündüz shiftine o bakıyor. İllaki sorumluluğu biraz daha fazla, öyle olmasa o maaşı almazdı. Ama onun bizden daha farklı olması lazım diye düşünüyorum, bizimle birlikte çalışmak değil bizi denetlemesi, bizi yetiştirmesi lazım. Bildiğiniz üzere özel sektör böyle, ne kadar az insan, o kadar çok iş, o kadar çok para...

Kapitalizmin köleleriyiz biz, hem de en beyaz yakalılardan. Gelen her müşteri, ağzı soğan kokan, konuşurken desk üzerine tükürükler saçan, egosunu senin üzerinde tatmin etmek isteyen, kendini beğenmiş makyaj güzelleri, saçını boyatmaya yüzlerce lira veren ancak seninle 5 lira indirim için tartışan, seni aşağılayan, yüzüne bakmayan, bir merhaba demekten yoksun, iyi akşamlar veya iyi günler kelimelerini asla lügatında barındırmayan, gülümsemesini kaybetmiş ve arama zahmetinde bulunmamış olan tüm bu insanlar, işte onlar bizim "Efendimiz" her cümlemizde efendim deriz, onlar bunu gerçek sanır ve binlerce yıl öncesine cahilliğin diz boyu olduğu o karanlık çağlara döner, hiç acımadan seni insan olarak görmekten kendini soyutlar ve efendiliğin gereklerini uygular...

Ancak hepsi öyle değildir, aralarında bazıları vardır ki, onları sanki yıllardır tanıyormuşçasına sıcak davranırsın, sanki 30 sn değil bir ömür dostluğunuz vardır o sıcak karşılıklı samimiyetinizde. Onlara "efendim" yerine abi, abla, kardeş... diyesin gelir ancak arada personel-müşteri duvarı vardır seni engelleyen, yine de koymaz sana, açarsın bütün sevgini değerli müşterilerine ve onları bir misafir gibi görürsün ve o andan itibaren onlar müşteri değil misafirdir ve hep öyle anılır.

En çok sevdiğim misafirler çift olarak gelenlerdir, karı-koca, sevgili vs. onlar çok samimidir, kendi aralarında büyüttükleri sevgiyi senle paylaşmaktan hiç çekinmezler, sende onlara aynı şekilde sevgi ve saygılarını sunarsın. Karşılıklı sevgi paketlerimizi birbirimize konaklama süreci içerisinde veya sonrasında sunmaktan hiç bıkmayız...

Yine çok değerli misafirlerimden ikisi otelimize teşrif etti, onlar iki sevgili, ikisi de her otele girişlerinde Lobi`nin havasını değiştirirler. Bugün yine geldiler ben görevi devraldıktan 2 saat sonra, küçük sohbetimiz birbirimize duyduğumuz saygı ve sevginin sağlam bir şekilde devam etmesini sağlarken, bana "Sana pasta ısmarlamak istiyorum" dedi Sevil Hanım "Çok sağolun, lütfen zahmet etmeyin" dememe rağmen dinlemedi ve restoran şefine "hangi pastayı isterse ikram edin, lütfen" dedi, şaşırdılar daha önce görmemişlerdi belki böyle bir şey ya da kıskandılar diyelim, (bu arada bu departmanlar arasında çok fazla gereksiz kıskançlık ve çekememezlik var) Tiramisu istedim, epeydir de yemiyordum kısmet bugüneymiş :) Çok tatlıydı pasta ya da bana öyle geldi üzerine serpilmiş sevgi tanecikleri yüzünden... Teşekkürler Sevil Hanım ;)

Ben bütün müşteri ve misafirlerimize aynı mesafede ve sıcaklıkta davrandığımı düşünüyorum, peki neden diğerleri kendilerine misafir gibi davranılırken illaki "biz müşteriyiz" diye tutturup konumlarını düşürüyorlar?

"Müşteri, parası için saygı gören ya da görüldüğünü zanneden, misafir, saygı ve sevgisini gösterdiği için aynı şekilde saygı ve sevgi gösterilen kişidir."

23 Mayıs 2014 Cuma

Bu Benim İlk Yazım Belki de Sondur!

Merhaba,

İlk yazım olduğu için heyecanlıyım. Ne yazacağımı da bilemiyorum açıkçası. Günlüğümün amacından bahsedebilirim bu yazımda. Günlüğümün amacı günlük yaşadığım deneyimlerimi başıma gelen olayları sizlerle paylaşmak. Bilmiyorum bunun size nasıl bir faydası olur, belki bu mesleği yapmak isteyen veya halihazırda yapan arkadaşlarıma bazı tüyolar ve bilgiler vermiş olurum, işte bu beni mutlu eder.

Bu günlüğü ne kadar tutacağım emin değilim, belki sonsuza kadar yani sonsuzluğa ulaşana kadar, belki bir gün, belki... ama en azından içimdeki derdi, kederi, sevinci, yalnızlığı, kalabalığı hiç tanımadığım sizlere aktarmak beni mutlu edecek.

Tek amacım kendimi mutlu etmek..!
Öyledir insan kendini düşünür hep yadırgamayın lütfen, siz benden daha iyi bilirsiniz bunu.

Bugün ne mi oldu?

-Geldim baktım otelde kimse yok, geçtim oturdum tahtıma bilgisayarın karşısına, kasa solumda içi para dolu, hala kimse yok başladım paraları saymaya, shifti(Otelcilikte görev süresi) devralmak için sonra geldi benden önceki arkadaş, belki ben hırsız olabilirdim gelip paraları alıp kaçabilirdim, küçük bir ihtimal ama yine de küçük maaşımıza karşın büyük dikkat isteyen bir ihtimal.

Başladım göreve, polis raporu dediğimiz bir olgu var onu göndermekle, her gece polise bildirmekte olduğumuz kimlik bilgilerini bildirdik, aksi takdirde 370 küsür lira para ödüyorsun maliyeye bir de ifade veriyorsun niye göndermedin diye. Göndermemişim, unutmuşum, sallamamışım sizi ne önemi varki size o parayı ödedikten sonra, "aa bu çocuk unutmuş yazık bu seferlik affedelim" mi diyeceksiniz? Bu parayı da senden kesiyorlar haliyle, sıkıysa gönderme aldığın asgari ücretin neredeyse yarısı bu cezayı göze alıp...

Sakin ortalık çok sakin bir Cuma gecesine rağmen, sanki fırtına öncesi sessizlik gibi, bir sigara yakayım kapının hemen önünde telefonu duyacağım mesafede dedim, aldım sigaramı tam desk(Resepsiyonun önünde bulunan yüksekçe masa)in dışına çıkayım derken geldi biri. Hoşgeldiniz karşılamasıyla ve o yalan gülüşle, adamın bir çıkarının olduğunu yüzünden anlamıştım.
-Merhaba, bu benim kardeşim
Ardından biri daha girdi içeri.
-Merhaba, hoşgeldiniz.
-Hoşbulduk, nasılsınız?
-Teşekkür ederim efendim iyiyim siz nasılsınız?
-Oda fiyatlarınız nedir?
-Bla, bla, bla..
-Benim kardeşim, beden eğitimi öğretmeni(Hiç benzemiyor nedense?) Onun arkadaşları falan geliyor, bir kartınızı alabilir miyim, hatta kartın üzerine kendi numaranızı da yazarsanız, direk sizi ararız, indirim falan yaparsın.
-Tabi.
Sonra kardeşi dediği şahıs dışarı çıkar.
-Kardeşim, dediğim gibi beden öğretmeni benim burda evim var, ben zaten bu otelde çalışmıştım önceden, onun dışardan arkadaşları geliyor, onlara yardımcı olmak için aldık numaranızı, hani olurya kardeşimde gelir "bayan arkadaşıyla" o zaman da yardımcı olursun vs.
İşte bu bayan arkadaş sözünü duyduğumda aklıma gelen tek şey "Orospu" Bu adam buraya orospu getirmekten bahsediyor, çünkü sevgilisi, kız arkadaşı, sözlüsü, nişanlısı, karısı vb. ne derse desin kabul aklıma bir tek farklı bir şey gelmez. Ama biri bir "bayan arkadaş" kelimelerinin ikisini bir araya getiriyorsa sonuç hiç değişmiyor.
-Tamam efendim, deyip söze son verirken aklımdan geçen siktirin gidin oluyor ve benim arayan yabancı numaralara cevap vermeyiş olmam...

Pek bir sakin geçti bu gece, aslında bir sürü terane olması lazımdı hayret. Blog açtığımı mı duydular da kaçtılar, gelmez oldular?


İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *